30 Nisan 2012 Pazartesi

Pisliğin olduğu yerde renk mi olur?



telegol saçma hallere düştü ama bugünkü programda türk futbolunun düştüğü hal başka türlü açıklanamazdı, helal olsun. o yüzden bugünkü programı eleştiren adamlardan uzak durulmalıdır. çünkü tarihin en büyük futbol örtbasının yapıldığı şu günlerde her şeyin üzerini örterler aman diyim. şikenin de, fanatizmin de, takımınızın da allah belasını versin. pisliğin olduğu yerde renk mi olur?

http://herseyspor.com/haber-detay/24828-adalet-terazisi-telegol-de-video-haberi.aspx

25 Nisan 2012 Çarşamba

Türkiye'de sanatı hegemonya altına alma savaşı


sanata hakim olmayı; askere, hükümete, devlete, polise hakim olmak gibi mekanik bir şey zanneden hükümete acıyorum bir bakıma. yeni yeni küreselleşmenin getirdiği zorunlu çağdaşlaşma akımına adapte olmak zor sonuçta. amma velakin hem eksik ve muhafazakar bir anlayışta olup; "sanatı muhafazakarlaştırmanın zamanı geldi." demek? 


sanat ve muhafazakarlık. halbuki mufazakarlaştırmaya çalıştıkları şeyi ilk önce bilselerdi böyle bir rezil anlayışa düşmezlerdi. bunun için tolstoy'un "sanat nedir?" kitabını okumak bile yeterli aslında. sanat; özgürlüktür, asiliktir, yeniliktir, aykırıdır, bağımsızlıktır ve gerekirse sanatçının kendi değerlerini dahi çiğneyebilen eserlere imza atmasıdır. biraz da deliliktir. 


muhafazakar siyasal sanat diye bir şey yoktur, olamaz. o olsa olsa kendi ideolojini tiyatro sahnesinde oynamak olur. bunun için meclis var zaten, 550 kişi açık oturumda skeçler yazıyor. sanat demek gerekirse halk için halkı karşına almak demektir. o götün hiçbir koltuk sahibinde olduğunu sanmıyorum. sanat sizin içinse, elde edemeyeceğiniz, elinizi yakacak şeydir. üç torba kömürle gönül avutmaya benzemez.

23 Nisan 2012 Pazartesi

istanbul'daki taksici zihniyeti


genelde istanbul civarında ikamet ediyorlar nedense. 2 sene önce isviçre'den ltba'ya geldiğimde havaş otobüslerinin ne hikmetse yarım saat beklememe rağmen gelmemesi üzerine tanışmıştık kendileriyle. ortaköy'e 30 tl'ye götürmek üzere anlaştık. yolda türkiye'nin halini avrupa'da hayatın nasıl devam ettiğini, farklılıkları falan sorar bunlar yakınlık kurup arkadaşça gözükmek için. hatta ilerletip memleketini, çocuklarını, geçim zorluğuna kadar geldiğinde ne kadar dürüst ve açık sözlü bir adam diye bir ara yakınlık dahi duymuştum, sonradan sikeceğini bilmeden. neyse ortaköy'e gelinir 50 tl uzatılır biraz paraya baktıktan sonra:
- lastik inmiş sanırım, bi inip bakar mısın koç?
bak bak bak, babacan tavıra bak orospu çocuğundaki. yani inip sarılcam lastiğe o derece etkiledi piç. neyse ki kapıyı açtığım vakit gözüme 50 tl ilişti, inmeden baktım.
- yok abi havası inmemiş...
20 tl'yi alıp arabadan indikten sonra biraz ilerler taksi. yeni yeni kızgınlığım artıyor olayın şokundan sonra tabi. 20 metre gitmeden tekrar durup arabadan inmesin mi kalifiyeli orospu çocuğu:
- baksana bu 50 tl sahte
değiştirmiş tabi kişiliği bozuk.
- abi nasıl olur indiğim gibi bozdurdum, döviz bürosunda sahte para olabilir mi?
- hee neyse karıştırmışım pardon.
işte böyle bunlar, sonra çocuğun açlığına yanar. o çocuklar senin yarım aklınla insan sikmeye çalıştığın paradan doymasınlar zaten. orospu çocuklarında olmayan bir özellikleri kalsın hem. dolandırmadan da doyabilmeyi öğrensinler.

10 Nisan 2011 Pazar

kaybedenler kulübü

kaybedenler kulübü, yalnızlığın sonucu olan davranışları anlatmadı bana. davranışlarımızın sonunda kendimiz olmaya çalıştıkça yalnızlaştığımızı farkettiğimiz andaki umursamazlık evresiydi aslında. yeni bir hayat kurmak, kendini garantiye almak ve hep bir parçandan ödün vererek devam etmek yola. zincirlerinden kaybedeceğin başka bir şeyin kalmayacağa kadar sıkışmak bu duyguya ve gittikçe artan haneli sayılara. bir zaman sonra onlar olmak, kaybettiğin kimliğinle yüzleşmek ve kaybedecek bir şeyin kalmayınca kaybedenler kulübüne üye olmak. bir siktir yemek sonra kapıda, cesaretini baştan kaybetmeden bu kapıyı tıklatmadığın için...

25 Şubat 2011 Cuma

Serüven

bir insanın iki tercih hakkı vardır;
birini köpek gibi aşık olup duygularını yitirdiğinde kullanır,
diğerini de evlenip güzel bir yaşam hazırladığında kendine, yeniden yitirdiklerini kazandığı zaman.
bu sırada senin yapman gereken tercihler arasındaki tecrübeni hissettiklerine yansıtmak.
artık kendini kaybettirecek kadar hayattan koparan o aşkı kaçırsan da en azından huzurlu bir hayat sürmek için.

10 Şubat 2011 Perşembe

Kadınlar...


ÖNSÖZ:
Geçmişin güzelliği geçmiş olmasındandır. Gelgelelim, perdenin ne zaman kapandığını kadınlar hiç bilmezler. İlle bir altıncı perde isterler, oyunun çekiciliği kalmayınca sürdürmeye bakarlar. Onlara kalsa, her güldürü acıklı bir oyunla biter, her acıklı oyun da güldürü olur çıkar. Pek hoş yapmacık yaratıklardır ama, sanat anlayışı yoktur onlarda.

Küçük kız araya girdi:
Perdenin arkasında saklanan küçük kızı farketseydi erkek, sahne tozunu yutmaktan içindeki kelebekler ölmezdi. yeni yüzler aramasaydı erkek, yüzlerin, gözlerin rengi başka başka da olsa gözyaşlarının renginin aynı olduğunu anlardı. oyunun sonu ne olursa olsun kaçmazdı arka kapıdan küçük kız. geçmiş geçmişte kalsın kirletmeyelim çirkin şimdilerimizle diyerek kaçmazdı.

Erkek şaşkınlıkla konuşmaya başladı:
Önceden böyle güzel yazdığını bilseydi gözlerinde tomurcuk açan sevgilisinin erkek, ikinci el lafların büyüsüne kapılmazdı, pörsüyen yüreklerden duyduğu. Önceden sahne tozlarını yutkunmaktan konuşabilseydi küçük kız, belki acıların sakinleştirici etkisini yaşatırdı benliğine erkeğin. sahne kapandığında gerçek hayata dönmeseydi kız, hep oyunda kalsaydı belki erkek de onla birlikte sahneye çıkardı.

ikisi de son kez birbirlerine bakarak sustular. artık gözlerinden hiçbir şey görünmeyeceğini bile bile birbirlerinin acılarından nefret duyuyorlardı...

30 Ocak 2011 Pazar

varlıkta ve yoklukta

sen giderken savrulan mutluluktu arkandan. akşam sarhoş halde gelen nahoş seks mutluluğu, yerini güneşin rahatsız edici gerçekliğine bıraktıkça ayılmaya başlıyorduk. çoraplarını ayağına geçirirken yeni kimliğini giyiyordun sanki ayaklarına, dün geceyi örtsün diye. evden dışarıya adımımızı attığımızda tek konuşmamız "taksi mi metro mu?" döngüsüne bağlıydı. taksi olsun dediğimde son kez sarılmak istedim sana, şaşırmıştın. bir daha göremeyeceğimi bildiğim sevgiye son kez sarılmak istemiştim aslında, sen bunun farkından olmadan. takside dudaklarımız buluştuğunda kızdın, dikiz aynasından gözleyen yaşlı amcayı göstererek. yalnızlık sokağıma gelmiştim. kimse tarafından istenmediğimi anlamışken indiğimde, teyit olarak kuru bir görüşürüz dökülüyordu dudaklarından.