25 Nisan 2012 Çarşamba

Türkiye'de sanatı hegemonya altına alma savaşı


sanata hakim olmayı; askere, hükümete, devlete, polise hakim olmak gibi mekanik bir şey zanneden hükümete acıyorum bir bakıma. yeni yeni küreselleşmenin getirdiği zorunlu çağdaşlaşma akımına adapte olmak zor sonuçta. amma velakin hem eksik ve muhafazakar bir anlayışta olup; "sanatı muhafazakarlaştırmanın zamanı geldi." demek? 


sanat ve muhafazakarlık. halbuki mufazakarlaştırmaya çalıştıkları şeyi ilk önce bilselerdi böyle bir rezil anlayışa düşmezlerdi. bunun için tolstoy'un "sanat nedir?" kitabını okumak bile yeterli aslında. sanat; özgürlüktür, asiliktir, yeniliktir, aykırıdır, bağımsızlıktır ve gerekirse sanatçının kendi değerlerini dahi çiğneyebilen eserlere imza atmasıdır. biraz da deliliktir. 


muhafazakar siyasal sanat diye bir şey yoktur, olamaz. o olsa olsa kendi ideolojini tiyatro sahnesinde oynamak olur. bunun için meclis var zaten, 550 kişi açık oturumda skeçler yazıyor. sanat demek gerekirse halk için halkı karşına almak demektir. o götün hiçbir koltuk sahibinde olduğunu sanmıyorum. sanat sizin içinse, elde edemeyeceğiniz, elinizi yakacak şeydir. üç torba kömürle gönül avutmaya benzemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder